JACK NICKHOLSON HAYATI ve FİLMLERİ






                   
JACK NICKHOLSON
                            
         
          Son dönemlerin en popüler sanatı olan sinemanın ilk yıllarına sessiz ve renksiz bir başlangıç yapmasının ardından geçen değişimler şüphesiz ki sayısız olacaktır. Bunun en belirgin örneği hareketli görüntülere bütün dünyanın halen hayranlıkla bakması ve bu hayranlıklarını sinema salonlarına giderek göstermeleridir. Ticari bir eğlence olarak başlayan ancak büyük bir hızla sanata dönüşen sinemanın etkisini bütün dünyada görmek mümkün. Bu etkinin en önemli öznelerinden birinin oyuncular olduğu ve oyunculuk kalitesindeki değişimleri gözardı edilemeyecek kadar etkili olduğu söylenebilir.
          Dünya sinemasına şekil veren Hollywood sinemasının oyunculuk üzerine yaptığı ilerlemeler ve teknik donanımların gelişimiyle sinema sanat olarak değerlendirilmeye başlandı. Her alanı ayrı bir dal olarak yerini aldı. Kurgusundan,yönetmenliğine, sinematografisinden, makyajına ve kostümüne kadar bütün alanları ayrı olarak değerlendirilen büyük bir sektör olmayı başardı. Oyunculuk ise bu başarının ana kahramanlarından biri olmayı başardı ki şüphesiz olmaması imkansızdı.
          Filmin gişe rakamlarında bile büyük rol oynayan oyunculuk üzerine yazılmış sayısız kitap, makalelerle bunu destekler niteliktedir. Peki oyunculuğun, sinemada bu kadar değerli olmasının sebebi nedir?. Öncelikle sinemanın ilk yıllarına bakıldığında, sesin eksikliği ile abartılı oyunlara yönelen oyunculuk, sesin ve rengin gelişiyle başka bir boyut kazandı. Sesi kötü olan, şarkı söyleyemeyen ki ilk zamanlarda müzikaller dünya sinemasında büyük rol oynadılar. Bu nedenden ötürü oyucuda ses aranılan bir özellik halini aldı. Tıpkı dans etme yeteği gibi. Herkesin aklında bir şekilde kalmayı başaran ve kült filmlerden biri sayılan “Singing in The Rain” bunun en güzel örneklerinden biridir. 
          Sonraki dönemlerde hızla gelişen teknikler ve izleyicinin bilinçlenmesiyle oyunculukta kendini geliştirdi. Sinema oyunculuğu kavramı ile tiyatro oyunculuğu ayrımı oluştu. Tiyatroda geniş alanda büyük hareketlerle oynanan oyunculuk, sinemada minimalize edilmek zorunda kaldı. Sinema perdesinde büyük jest ve hareketler izleyici çeken değil iten özellikler olmaya başladı. Çünkü teknik açıdan kullanılan kamera açıları yakın yüzle karakterin bütün duygularını minik hareketlerle gösterebiliyordu. Bunun sonucunda iyi ve kötü oyuncu kavramları doğdu. İzleyiciyi etkisi altına alan ve filmin içine çeken ana öğe olarak yerini aldı. 
          Bu araştırmanın konusu olan Jack Nickholson ve oyunculuğu üzerine yapılan çalışma sinema sanatının içerisindeki oyunculuk kavramına spesifik bir yaklaşım olarak ele alınmış ve incelenmiştir.   
                 

            HAYATI ve FİLMLERİ
    
          (Dorsay, 2009) 22 Nisan 1937 yılında, Amerika’nın New Jersey eyaletinde doğdu. Gerçek ismi John Joseph Nicholson olan aktör,  Times dergisindeki bir gazetecinin hakkında araştırıp yazdığı gerçeklere kadar, uzun yıllar büyükannesini annesi, büyükbabasınıda babası sanarak büyüdü. Ailesi tarafından katolik olarak yetiştirildi. New Jersey Manasquan Lisesinden mezun olan aktörün en büyük tutkularından biri New York Yankees ve Lakers taraftarı olmasıdır. Bütün iş planlarını Lakers’ın maçlarına göre ayarlayan aktörün fanatikliğinin boyutu buradan anlaşılmaktadır. İlk eşi Sandra Knight ile 1961’de evlenen oyuncu, 1966’da boşandı. Beş yıllık evliliğinin ardından bir çok ilişki yaşayan oyuncunun Jennifer, Lorraine ve Raymond adında üç çocuğu oldu.
        Jack Nickholson genel olarak karanlık ve nevrotik karakterleri canlandırmıştır. Tv şovlarında küçük roller alarak oyunculuğa başlamıştır. (www.imdb.com)Bunlardan biri ilki 1956 yapımı tv serisi olan Matinee Theatre’ın Are You Listening bölümünde görünmesidir.
         Jack Nickholson’ın sinemaya girişi, Los Angeles’ta oyunculuk derslerine devam ederken tanıştığı Roger Corman sayesinde olmuştur. Roger Corman B tipi film yapan yapımcı ve yönetmendir. Nickholson’a 1958 yapımı olan  The Cry Baby Killer(Ağla Bebek Katili) filminde başrolü vermesiyle ilk filminde oynamış oldu. Bu filmi kabul etmesiyle 10 yıl boyunca Corman’ın yanında sadece oyunculuk yapmakla kalmadı. Çoğunlukla ücretsiz, jenerikte bile adı geçmeyen filmlerde; oyunculuk, senaristlik, yapımcılık ve yönetmenlik yaptı. Roger Corman, Scoresese, Coppola, Milius, Bogdanovich, Joe Dante, Laszlo Kovaks, Bruce Dern’in olduğu American Internationasl Pictures’a katıldı. 
         1960 yılında Too Soon To Love (Çok Yakında Aşk) filminde bir çift ve çiftin hayatına giren Buddy, kadını diğer adamdan çalmaya çabalayan karakteri canlandırmıştır.
         1960 yılında tv serisi olan Mr. Lucky’nin(Bay Şanslı) Operation Fortuna bölümünde Martin karakterini oynamıştır.aynı yıl The Wild Ride(Tehlikeli Sürüş)’de sürekli sorun çıkaran isyankar serseri rolünü canlandırmıştır.
         1960 yılında  Little Shop of Horrors (Küçük Korku Dükkanı) filminde oynayan oyuncunun bu filmi yine Roger Corman tarafından iki günde çekildi. Bu filmde mazoşist bir diş hastasını Wilbur Force karakterini canlandırmıştır. Aynı yıl The Barbara Stanwyck Show tv serisinin The Mink Coat bölümde Bud rolünü oynamıştır.       1960 yılında Studs Lonigan filminde Weary Reilly rolünü canlandıran oyuncu yan karakter olarak kendini göstermiştir.
         1961 yılında 3 tv serisinde rol aldı. Bunlardan ilkinde Tales of Wells Fargo Tv serisinin That Washburn Girl bölümünde Tom Washburn’u, Sea Hunt’ın Round Up bölümünde,John Stark’ı ve Broncı tv serisinin The Equalizer bölümünde Bob Doolin karakterlerini canlandırmıştır. 
         1962 yılında Little Amy (Küçük Amy) filminde Jefferson rolündeki koçu oynamıştır. Aynı yıl içinde Hawaiian Eye tv serisinin Total Eclipse bölümünde Tony Morgan karakterini canlandırmıştır. John A. Bushelman’ın yönettiği The Broken Land(1962) filminde Will Brocious rolünü canlandırmıştır.
         1963 yılında Roger Corman yönettiği ve Edgar Allan Poe’nun senaristliğini yaptığı The Raven(Kuzgun) filminde ise, Boris Karloff’un sihriyle büyülenip uçuruma doğru çılgınca araba süren adamı canlandıran Nickholson kendi geleceğinin önünü açmaya başlamış oldu. The Terror(1963)
         1960 yılların ortasında oyunculuk kariyerinin düşüşe geçmesiyle yönetmen Monte Hellman ile birlikte, Proteus Films adlı şirketi kurdu. Birlikte 1965 yılında Atış ve Kasırgada At Sürmek isimli varoluşçu western filmlerini çektiler ve Cann Film Festivalibe gönderdiler. Ancak Amerika’da değer görmeyen bu filmler fransız sinemasında kült filmler haline geldi.
         Ondokuzuncu filmi olan Easy Rider ile 1969 yılında yıldızı parlayan oyuncu, George Hanson rolüyle bütün dikkatleri üstüne çekti. Easy Rider filminde, özgürlükler ülkesi olarak sunulan Amerika'nın aslında kendi içerisinde farklılıklara ve bireysel özgürlüğe karşı hoşgörüsüz tutumu anlatılır. O günün gençlerinin bu düşünceyi değiştirmeye çalışması ve kendi bakış açılarını gösterme çabaları filmin ana temasını oluşturur. Bu filmde Peter Fonda ve Dennis Hopper ile birlikte oynayan oyuncu,Rip Torn’un yerine son anda kadroya dahil olmuştur. Filmde Dennis Hopper ve Peter Fonda’nın hippiliklerinden etkilenen güneyli avukat rolüyle izleyicide büyük etki bırakan aktör, oyunculuğunda en başarılı döneme geçiş yapmıştır.                                      
          Easy Rider motorsiklet türü bir film olarak değerlendirilsede, kuşak çatışmasını anlatan en belirgin filmlerden biri olarak kabul edilmiştir. Bonnie and Clyde filmi ile aynı tür  içerisinde yer alır. Easy rider filmi “kafadar”(buddy) olarak tanımlanan, kadınların önemli rol oynamadığı birden çok erkeğin yer aldığı ilişkileri konu edinen alt tür film olarak değerlendirilmiştir.
          1970 yıllarda ikon haline gelen oyuncu. 1970 yılında Five Easy Pieces(Beş Kolay Parçası) filmiyle oynadığı Robert Eroica Dupea rolünde, hasta babasını ziyaret etmek adına ufak kasaba hayatına yeniden dönerek geçmişe yaptığı yolculukta huzursuzluklarla karşılaşan karakteri başarılı bir şekilde oynayan oyuncu kendini göstermeye devam etti. 
          Filmde Nickholson’ın sonrasında göreceğimiz öfkeli karakteri gösteriliyordu. Bir akşam yemeğinde sorun çıkartan bayan garsona öfke patlamasını görsel şölen tadında oynayan aktör oyunculuğunun en çok konuşulacak özelliği olan hırçın davranışlarını sergiliyordu.
          1971 yılında Carnaval Knowledge(Karnaval Bilgisi) ile elde ettiği bütün kadınları aşağılayan zampara karakter olan Jonathan Fuerst’ı canladırdı.
          1973 yılında The Last Detail filminde kaba, geveze astsubay olan Billy 'Bad Ass' Buddusky’i canladırırarak oyunculuğun renklerini bütün dünyaya göstermeye başladı. 
          1972 yılında Kral Marvin Gardens(Marvin Bahçelerinin Kralı) filminde ise tikli ve içe dönük karakter olan David Staebler’ı canladırmıştır.
          1974 yılına geldiğinde Roman Polanski’nin yönettiği Chinatown(Çin mahallesi) filminde Jake 'J.J' Gittes kendisini beklemediği bir cinayetin içinde bulan polis kökenli özel bir dedektifi canlandırmıştır. Nickholson film boyunca burnunda bir bandajla oynamış ve bunu hiç sorun etmemiştir. 
          1975 yılında usta yönetmen Michelangelo Antonioni’nin filmininde oynamak için indirim yapan oyuncu, türü dram ve gerilim olan The Passenger(Yolcu) filminde, hayatın anlamsızlığından sıkılan gazeteci David Locke karakteri ile izleyiciyle buluşur. Karakter hayatından sıkılmış bir gazetecinin  gerillalarla röportaj yapmak üzere gittiği Afrika’da arkadaşını kaybetmesiyle, arkadaşının yerine geçerek yeni bir hayata başlayan adamın hikayesini anlatır.
          Yine aynı yılda, İngiltere yapımı olan ve Ken Russell’ın yönetmenliğini üstlendiği Tommy filminde uzman doktor rolüyle travma geçiren Tommy’i iyileştiren doktor olarak kendisini gösterir. Film küçük yaşta travma geçiren, babasının üvey babası tarafından öldürülmesine şahit olan bir çocuğun, görme- duyma ve konuşma duyularını kaybetmesi üzerine geçen hikayeyi anlatır.
          Milos Forman’ın çektiği kitaptan uyarlanan One Flew Over the Cuckoo's Nest (Guguk kuşu) filminde akıl hastası rölü yaparak kaçmaya çalışan bir mahkum olan Randle Patrick McMurphy karakterini canladırır. Filmde neşeli be bozguncu bir tipi oynayan aktör, bu rölüyle usta oyunculuğunu bütün dünyaya göstermiştir. Film bütün dünyada ilgi görmüş ve kült filmler listesine girmeyi başarmıştır.
          Tom Logan rolünü canladırdığı 1976 yapımı olan Arthur Penn’in yönettiği Missouri Breaks (Missouri Bozgunu) filmi cansız ve başarılı sayılmayan filmler içerisinde yerini alır.Aynı yıl Elia Kazan’ın çektiği Last Tycoon(Son Patron) filminde Brimmer karakteri ile ilk kez Robert De Niro ile aynı sahneyi paylaştı. Ancak film gişede hüsranla sonuçlanmıştır.
          1978 yapımı olan yönetmenliğini kendisinin üstlendiği Goin' South(Güneye Yolculuk) filminde kanun kaçağı olan ve asılmaktan kurtulmak için kasabadaki bir kadınla evlenmesi gereken Henry Lloyd Moon karakterini canladırmıştır.
          1980 yapımı olan ve Stephen King’in kitabından uyarlanan, yönetmen koltuğunda Stanley Kubrick’in oturduğu The Shining(Cinnet) filminde sıradışı bir karakter olan baltalı katil olan yazar Jack Torrence karakterini canlandırdı. Film sinema tarihinde stediacam’ın uzun süre kullanıldığı ilk filmdir. Filmde Overlook otelinde kış sezonu için bakıcılık yapmaya giden bir ailenin otelde geçirdiği gerilim dolu hikayeyi anlatmaktadır. Filmin başlarında birbirleriyle uyumlu geçinen ve birbirini seven anne- baba- çocuk ilişkisinin, psikolojisi bozulan yazar babanın cinnet geçirmesiyle etrafında gelişen  olaylar anlatılır. Cinnet’in kelime tanımı başarılı bir şekilde sergileyen aktörün oyunculuğu gişede kendisini göstermiştir.
          Filmin özellikle bir sekansı dikkat çekidir. Wendy kocasının yazdı yazdığı sandığı otelin büyük salonuna gelir ve ancak Jack masada yoktur. Kadın sayfalara bakar ve kocasının her satırda saplantılı biçimde tekrar tekrar yazdığı “Hiçbir iş ve oyun Jack’ı kalın kafalı yapmaz”cümlesini görür.Jack’ın silüeti görünür ve çerçeveye girerek “Nasıl, beğendin mi?” diye sorar. Jack’in deliliği ve tehlikesinin otelin yaşamı tarafından kontrol altına alındığını ve filmin başında gördüğümüz iyi baba rolüyle alasızlığını gösteren bir sahnedir. Filmde takıntılı bir canavara dönüşen karakter olan Jack’i canlandırmasıyla büyük bir başarı kazanmıştır.
          1981’de The Postman Always Rings Twice (Postacı Kapıyı İki Kere Çalar) filmiyle Frank Chambers rolüyle Jessica Lange ile aynı filmde rol aldı. Film mutfaktaki sevişme sahnesiyle sinema dünyasında cinsellik içeren filmlerin içerisinde yerini aldı. Aynı yıl içinde ünlü oyuncu Warren Beaty’nin hem yönetip hem oynadığı The Red(Kızıllar) filminde alko düşkünü senarist Eugene O'Neill karakterini canlandırdı. Film 1917 Ekim Devrimini konusu üzerine yapılmıştır. Film  Warren Beaty’e en iyi film ve yönetmen oscar’ı kazandırmıştır.
          1982 yılında The Border filminde Charlie Smith rolün canlandıran aktör, 1983 yılında kitaptan uyarlanan Terms of Endearment (Sevgi Sözcükleri) filmiyle Garrett Breedlove karakterini canlandırarak, En iyi yardımcı erkek oyuncu oscarını kazanmıştır. Filmde sevgilerini farklı yollarla gösteren insanlar anlatılmaktadır.
          1985 yılında Joh Huston’ın yönettiğiği Prizzi's Honor(Prizzi’nin Onuru) filminde Charley Partanna rolünü oynayarak Akademi ödüllerinde en iyi erkek oyuncu dalında aday gösterilmiştir. Charley rolüyle Prizz ailesi için çalışan bir suikastçiyi canlandırır. Film mafya filmleriyle neşeli şekilde alay eden konusuyla dikkatleri çekmiştir.
          1986 yılında Filin Çocuğu filminde anlatıcıyı canlandıran aktör, aynı yıl Heartburn(Başbelası) olan romantik drama filminde karısını aldatan gazeteci Mark Louis Forman karakterini canladırdı. 
          1987 yılında yer aldığı Ironweed(Sonsuz Matem)filminde sefil karakter olan Francis Phelan rolünü oynadı. Aynı yıl içinde Broadcast News(Radyo Haber Bülteni) filminde Bill Rorich rolünü canlandırdı.
          1987 yılında en çok ses getiren George Miller’in çektiği The Witches Of Eastwick (Kasabanın Cadıları) filminde Daryl Van Horne rölüyle şeytanı olağanüstü perform ansıyla canladırmıştır. Filmin konusu, kendi arzularını tatmin edebilecek bir adamın hayalini kuran Alex, Jane, ve Suki’nin başından geçen olayları anlatmaktadır.
          Tim Burton’ın 1989’da çektiği Batman filminde Joker rölüyle farklı bir karakteri canladıran aktör, kimyasal maddenin içine düşen bu nedenle yüzünde ve bedeninde yanık izleri taşıyan öfkeli ve intikam dolu suçluyu oynamıştır.
          1990 yılında Dedective Jack(Dedektif Jack) filminin yönetmenliğini yaparak, filmde Jake Gittes rolünü oynamıştır. 1992 yılında Rob Rafelson’ın çektiği Man Trouble (Kadın İsteme de) romantik- komedi filmiyle Harry Bliss karakterini canladırmıştır. 
          Rob Reiner’ın çektiği 1992 yapımı A Few Good Men (Birkaç İyi Adam) filmi ile orduda görevli Albay Nathan R. Jessep’i canldırmıştır. Konusu Küba sınırında ölen bir erin cinayeti üzerinden anlatılır. Erin ölümüne sebebiyet verdiği iddası ile yargılanan iki er cinayeti kabul etmeyerek emiri uyguladıklarını söylerler ve kırmızı kod emri hiç bir şekilde anlatılmadığından filmde kısır döngü ve ordu içerisindeki sınırlamalarla dava çözülmeye çalışır. 
          Ardından aynı yıl Hoffa filmiyle gerçek bir hikaye olan biyografik film olan  James R. “Jimmy” Hoffa’’yı canladırdı. Film Amerika siyasi kimliklerinden olan James Hoffa’nın hayat hikayesini konu almıştır.
          1994 yapımı, Mike Nichols’ın yönettiği Wolf (Kurt) filminde, kurt tarafından ısırılan ve kurtadama dönüşen kitap editörü Will Randall’ı canlandıran oyuncu fantastik bir filmde kendini göstermiştir.
          1995 yapımı bağımsız film olan ve Sean Penn’in yönettiği The Crossing Guard’da (Tehlikeli Bekleyiş) kuyumcu Freddy  Gale rolünü oynamıştır. Filmde kuyumcu olan Freddy’nin kızı içkili araba kullanan John Booth tarafından yanlışlıkla öldürülür. Kızının ölümüyle sarsılan ve hayatı düşüşe geçen öfkeli babayı canlandırmıştır.
          Bob Rafelson’ın yönettiği 1996 yapımı olan Blood and Wine( Kan ve Şarap) filminde gözü yükseklerde olan, zampara ve gözü para hırsı bürümüş, soygun yapmayı planlayan Alex Gates rolünü oynamıştır.
          1950’li yıllarda çekilen kült sayılan uzaylıların istila filmleriyle dalga geçen Tim Burton’ın yönettiği 1996 yapımı Mars Attacks (Çılgın Marslılar) komedi filminde başkan James Dale, Art Land karakterini canladırmıştır.
         1996 yılında Robert Harling’in yönettiği The Evening Star (Akşam Yıldızı) komedi- drama olan yapımda Garrett Breedlove rolünü oynamıştır. Film daha önce çekilen Sevgi Sözcüklerinin devam filmi olarak çekilmiştir.Diktatör bir büyükanne ve torunlar arasındaki geçen ilişkiler anlatılmıştır.
         1997 yılında dünya sinemasında ses getiren bir yapım olan ve James L. Brooks’ın yönettiği As Good As It Gets( Benden Bu Kadar) yapımında takıntılı ve titiz yanlız yaşayan Melvin Udall karakterini canladırmıştır. Sürekli gittiği kafede kendisine hizmet eden garson kadının ve hasta oğlunun hayatına girmesiyle düzeni değişen, katı fikirleri yıkılan adamın hikayesi anlatılan film aldığı oscarla kendini göstermiştir.
         2000’li yıllara geldiğinde usta aktör olan kendini kanıtlayan aktör. 2001 yılında Sean Penn’in yönettiği The Pledge (Söz) filminde Jerry Black rolünü oynayan aktörün filmi Türkiye’de yayınlanmamıştır.Minnesota’da çekilmesi planan film bütçe nedeniyle Kanada’da çekilmiştir.Filmde emekliye ayrılan şerif, emekliye ayrıldığı gün 8 yaşındaki kızları öldürülen bir  aileye katili bulacağına söz verir ve söz vermesiyle hikaye başlar. Filmde  katil ve şerif arasında geçen kovalamaca anlatılır. Filmin en dikkat çekici repliği ise, küçük kızın arkadaşı olan başka bir kız çocucuğunun Jerry’e söylediği laftır. (wikipedia)"O bir devle görüşüyordu"
         2002 yılı yapımı olan About Schmidt (Schmidt Hakkında) filminde daha önce gördüğümüz öfkeli ve patlamalar yaşayan rollerinin dışında, sakin ve kendi hayatını karısının ölümüyle ve emekliliği ile sorgulayan bir karakter olan Warren R. Schmidt’i canlandırmıştır. Yaşından ötürü oynadığı rol modelide bir nevi değişime uğramıştır.
         Anger Management(Asabiyim) 2003 yapımı olan komedi filmde Dr. Buddy Rydell rolüyle öfke kontrolüyle ilgili programda doktoru canlandırır ancak kendi öfkesine hakim olamayan doktor, hastalarına öfkeleri konusunda pekde yardım edemez. Film hikayesi öfke üzerine olunca, Jack Nickholson gibi çoğu filmde öfkeyi ustalıkla sergileyen bir oyunucunun görsel şöleni izleyiciye sunulmuştur.
         Aynı yıl Something's Gotta Give (Aşkta Herşey Mümkün) filminde artık yaşlanmış ve kalp hastası olan Harry’i canladıran oyuncu, aşkla karşılaşan ancak zamparlığından da ödün vermek istemeyen bir ortayaş üstü bir adam rolüyle kendine çok da uzak bir karakteri canlandırır. Rol arkadaşı Diana Keaton ile başarılı bir oyunculuk sergiledikleri komedi-dram filmi çok ses getirmemiştir.
         2006 yılında Martin Scorsese’nin yönettiği The Departed(Köstebek) filminde Polis teşkilatında olan ve mafyayı yok etmeye çalışan karakteri canladırır. Mafyanın içine sızması için kullandıkları adamların adını alan film, Kirli İşler isimli Çin yapımı filmden uyarlamadır.Köstebeklerin köstebekleri bulma hikayesinin anlatıldığı film Akademi ödüllerinde  yönetmen Scorsese’ya en iyi yönetmen ödülünü getirmiştir.
         Bucket List (Şimdi ya da Asla) ile Morgan Freeman’la aynı sahneyi paylaşmıştır. Rob Reiner’in yönettiği filmde zengin ve hastane sahibi olan Edward Cole rolünü üstlenir. Kanser hastası, araba tamircisi Carter ve zengin iş adamı Edward beraber yolculuğa çıkarlar ve dost olurlar. Film türü olarak yol filmi türü içerisinde yerini alır.
         2010 yapımı (sinemalar.com)How Do You Know(Nerden Biliyorsun?) isimli su ana kadar oynadığı son filmidir. Film romantik komedi türünde yapılmıştır ve filmde ana karakterlerden biri olan George’un babası Charles rolünde oynamıştır. Etkin bir oyunculuk sergilediği söylenemeyen film gişede de büyük başarı sağlayamamıştır.


                                          SONUÇ

           Bu araştırma, bütün dünyada sinema oyunculuğu üzerine yapılan araştırmalara ek olarak dünyanın önemli oyuncularından kabul edilen Jack Nickholson’ı araştırmak, oynadığı roller ve filmlerle ilgili detaylı bir çalışma yapmak amacıyla hazırlanmıştır.
           Jack Nickholson’ın rol aldığı filmler detaylı olarak incelenmiş ve rol çözümlemeleri oynadığı dönem ve karakterlerle örtüşürek ele alınmıştır. Oynadığı filmlerin türleri, yapım yılları ve karakterler özellikle araştırmanın temelini oluşturmuştur. Araştırmanın içerisinde yer alan Amerikan sineması ve sinema oyunculuğu kavramları Jack Nickholson’ı daha iyi anlamak ve çözümlemek için kullanılmıştır. 
           Araştırmanın sonucunda Jack Nikholson’ın oynadığı roller göz önüne alındığında dikkat çekici ve toplumun dışında görmeye alıştığımız oyuncukluklar sergilediği görülmüştür. Bunun ana nedenin filmin konusu ve türleri oluşturmaktadır. Bu araştırma, bütün dünyada sinema oyunculuğu üzerine yapılan araştırmalara ek olarak dünyanın önemli oyuncularından kabul edilen Jack Nickholson’ı araştırmak, oynadığı roller ve filmlerle ilgili detaylı bir çalışma yapmak amacıyla hazırlanmıştır.
           Jack Nickholson’ın rol aldığı filmler detaylı olarak incelenmiş ve rol çözümlemeleri oynadığı dönem ve karakterlerle örtüşürek ele alınmıştır. Oynadığı filmlerin türleri, yapım yılları ve karakterler özellikle araştırmanın temelini oluşturmuştur. Araştırmanın içerisinde yer alan Amerikan sineması ve sinema oyunculuğu kavramları Jack Nickholson’ı daha iyi anlamak ve çözümlemek için kullanılmıştır. 
           Araştırmanın sonucunda Jack Nikholson’ın oynadığı roller göz önüne alındığında dikkat çekici ve toplumun dışında görmeye alıştığımız oyuncukluklar sergilediği görülmüştür. Bunun ana nedenin filmin konusu ve türleri oluşturmaktadır. 
           Bu araştırmanın konusu olan Jack Nickholson’ın yaşamı, oyunculuk hayatı ve kazandığı ödüller üzerinden araştırma yapılmış ve araştırmanın sonucunda genel olarak oyuncunun başarıları gösterilmiştir. Uzun yıllardır sinema ve televizyon da oyunculuk kariyerinin büyük bölümünü tamamlamış ve halen tamamlamaya devam eden bir oyuncu olarak kesin bir yargıda bulunmak mümkün olmayacaktır çünkü oyunculuk süresinin devam etmesi konuyla ilgili bilgilerin eklemesini gerektirmektedir. Bu nedenle araştırma 1958-2012 yılları arasında çektiği, yazdığı ve rol aldığı filmler bazında değerlendirme yapılmıştır. Bu tarihten itibaren eklenecek yeni karakter oyunculukları değerlendirmenin dışında kalmış olacaktır. 
           Sonuç itibariyle Jack Nickholson sayısız bir çok filmde kendini gösteren ”aykırı,isyankar, şüpheli, küstah, küfürbaz, ve içkici ama yinede dayanılmaz erkek prototipi”...bu kelimeler bütün filmlerinin geneline bakıldığında izleyicin aklında canlanan görüntülerdir. Özellikle gülümsemesi TIMES’ın deyimi ile köpekbalığı sırıtışı olarak geçsede bütün rollerinin hafızalarda kalıcılığı gözardı edilemez bir gerçektir. Amerika gibi dünyanın en önemli sinema merkezi olan Hollwood’da tonlarca insan arasından sıyrılıp kendine has oyunculuğu ile starlığını gösteren ender kalitede bir aktör olduğu söylemek yanlış olmayacaktır. 
           İyi oyuncu olmak derdinde olmadan kazanılan bu başarıyı, filmlerinde oynadığı bütün karakterlerle izleyiciye özdeşleştirilmiş şekilde sunmayı başarmıştır. Dünyada bütün erkek aktörler arasında en çok oscar alan oyuncu unvanını elinde bulunduruyor olması ise başarısının en büyük göstergesi olarak düşünülebilir.

                               KAYNAKÇA
Nowell-Smith,Geoffrey. Dünya Sinema Tarihi.Trans. Ahmet Fethi. Ed. Nowell-Smith,Geoffrey.Oxford,1996
A+E Networks (2012) Jack Nicholson biography (http://www.biography.com/people/jack-nicholson-9423081) (Erişim Tarihi 15.12.2012)
Dorsay, Atilla.100 Yılda 150 Oyuncu. İstanbul: Remzi Kitabevi,2005
Bergen, Ronald.Film Book. Great Britain: Penguin Group,2011
Duncan, Paul.Stanley Kubrick. Köln: Taschen, 2011
Kolker, Robert Phillip.Yalnızlık Sineması.Trans. Ertan Yılmaz. Ed. Baker Ulus-Berensel Ege. Ankara: ÖtekiYayınevi,1999
Özön, Nijat. Sinema Televizyon Video Bilgisayarlı Sinema Sözlüğü. İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2000
http://www.wikipedia.org, (Erişim Tarihi 20.12.2012)
http://www.sinemalar.com, (Erişim Tarihi 20.12.2012)
http://www.imdb.com, (Erişim Tarihi 20.12.2012)




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KOMŞUM TOTORO (My Neighbor Totoro),(Tonari no Totoro) ÇÖZÜMLEMESİ

SİNEMA VE TELEVİZYONDA GÖRSEL HAZ VE SİNEMASAL ÇÖZÜMLEMELER

PİXAR KISA FİLM ÇÖZÜMLEMESİ (Beden dili nitelikli Göstergelere Göre) “ ONE MAN BAND” ( TEK KİŞİLİK ORKESTRA)